Yazılar, Ziyâiyye Yazıları

Râmûzü’l-Ehâdîs Okumanın Sırları

Fatih Yıldız

Sünnet, Kur’ân-ı Kerîm’le birlikte İslâm dininin ana kaynaklarıdır. Sünnet bilgisini hadîs-i şerîfler kanalıyla öğreniyoruz. Her şeyden önce hadîs-i şerîfler müslümanın hayatını yönlendiren, rıza-yı Bârî’ye uygun bir şahsiyet kazandıran temel ilkeleri bize vermektedir. Mutlak mânada kâmil insan olan Peygamber Efendimiz’in haline bürünmek ve kemal yolunda ilerlemek isteyenler için hadisleri öğrenmek ve sünnet ile amel etmek kaçınılmazdır. Hadîs-i şerîflerle meşgul olup onlarla amel eden aynı zamanda Kur’an’ı da en doğru şekliyle anlamış ve onunla amel etmiş olmaktadır. Müslüman için dünya ve ahiret saadetinin anahtarı budur.

Râmûzü’l-Ehâdîs Serlevhası

İşte bundan dolayı gerek ilmi gayelerle ilim meclislerinde gerek irşat gayesiyle sohbet meclislerinde hadis kıraat etmek, onu yorumlamak ve bir yaşam reçetesi çıkarmak alimlerimizin temel itiyadı olmuştur.

Bu anlayışın son geleneksel simalarından birisi de Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî hazretleridir. O yaşadığı 19. yy.’ın ortalarından itibaren İslâm dünyasını tehdit eden yapıların farkında olarak muhtelif eserler kaleme almış ve müslümanlara muhtelif alanlarda çareler önermiştir. Bu çarelerin merkezindeyse kaleme aldığı ve ilim meclislerinde okuttuğu, okutulmasını yaygın bir şekilde organize ettiği bir hadis mecmuası yer almaktaydı. Râmûzü’l-Ehâdîs

O, bu hadis mecmuasını Suyutî’nin Câmi‘u’s-Sagîrin’den istifadeyle bilinen kırka yakın hadis eserinden derledi. Bu tavrıyla müslümanların parçalanmış ve savrulmak üzere olan zihin ve gönül dünyalarının merkezinde Peygamber Efendimiz’in örnekliğinin olmasını gerektiğini bir kere daha kuvvetli bir şekilde anlatmak istedi. Kitabın basılması ve yayılması için vakıflar tesis etti, belirli şartlara bağlı kalınarak okutulmasını sağladı, kendinden sonra bu faaliyetin devamı için de manevi varislerine vasiyette bulundu.

İşte bu sebeplerle Gümüşhânevî’nin maksadının daha iyi anlaşılması için Râmûzü’l-Ehâdîs okuma zımnında hadis okumanın havassını zikrettiği bir metin de kaleme aldığını görüyoruz. Kendisinin bir başka hadis eseri Garâ’ibü’l-Ehâdis’in 92-95. sayfalarında metnin hâmişinde yer alan, eskilerin ifadesiyle “Râmûzü’l-Ehâdîs Okumanın Sırları” da diyebileceğimiz bu metni sizlerle paylaşmak istiyorum:       

Râmûzü’l-Ehâdîs için Havass-ı Kesîrenin Bazısı Bu Mahalde Zikrolundu

  1. Hüsnü hâtimeye sebeptir. Yani her kim Râmûz-ı Ehâdîs kitabını kıraat yahut talim eder yahut taallüm ederse imanla gitmeye sebep olur.
  2. Duası kabul olur.
  3. Her bir hâceti kazâ olur.
  4. Dünyada ve ukbada gınâlık îras eder.
  5. Cemî-i umurunda âsanlık olur.
  6. Müslimîn beyninde kendilerine saadet ve ululuk hâsıl olur.
  7. Kalbinde rahatlık olur, hüznünü def eder.
  8. Akranı beyninde mümtâz ve âlî olur.
  9. Küffar üzerine galip olmakta nusret ve meded îras eder ve a’dâ-yı dîni kahretmeye sebep olur. Yani otuz cüz veyahut altmış cüze taksim edip hatm-i Kur’ân gibi tahâret-i kâmile üzerine îtikâd-ı tâmla ve eğer mihen olmaz ise münferiden minvâl-i meşrûh üzere hatm olundukta tesiri ziyade olur. 
  10. Talim ve taallüm edenin batını tâhir olur.
  11. Allahu Teâlâ’ya yakın olur.
  12. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerine yakın olur.
  13. Sahâbe rıdvanullahi aleyhim hazerâtına yakın olur ve menâkıplarını iyi cem’ eder ve zamanlarını ve üstatlarını bilmiş olur ve evsaflarını zabtetmiş olur.
  14. Ashaptan sonra gelen eimme ve tâbiîne yakın olur.
  15. Hazreti Peygamber aleyhisselâm’a muhabbet etmiş olur ve ashâbın ve tâbiînin ve eimmenin ve muhaddisînin küllisine muhabbet etmiş olur.
  16. Cemî-i enbiyaya muhabbet etmiş ve Cemî-i enbiyayı bilmiş olur.
  17. Allahu Teâlâ’ya muhabbet eder ve rızâ-yı ilâhîye ve iltifât-ı Semadaniyye’ye mazhar olur.
  18. Allahu Teâlâ’ya şevki ve iştiyakı ziyade olur.
  19. Gizlide ve aşikârede Allahu Zü’l-Celâl hazretlerinden havf eder.
  20. Rıza ve gazap halinde adil olur.
  21. Gınâ ve fakr halinde kâsıt olur. Yani malını israf etmez ve dahi bahil olmaz demektir.
  22. Cemî evkatında Allahu Azîmüşşân hazretleri kalbini meşgul kılar. Yani mâsivâdan kalbini tathir eder.
  23. Mahluka nush etmiş olur. Yani haset etmez.
  24. Mütevazı olur ve kendini alçak tutar.
  25. Mahluka insaf ve rahmet eder.
  26. Mahluka rıfkla muamele eder.
  27. Daima hakka ittibâ eder.
  28. A’daları ve nefs üzerine muhabbet-i azîme ve burhan-ı kâtıa olur.
  29. Allahu Teâlâ’ya zikir ve şükür etmiş olur.
  30. Kable’l-mevt cennetle müjdelenmiş olur.
  31. Şer’-i şerîf ve sırat üzere kademi sabit olur.
  32. Malında ve ömründe çok bereket hâsıl olur.
  33. Kendisinde ihsân-ı ilâhî azîm olur ve ecri tam ve derecesi âlî olur.
  34. Resm-i ubudiyeti kâim eder. Yani Cenâb-ı Mevlâ-yı Müteâl hazretlerine lâyık-ı vech üzere ibadet eder.
  35. Himmeti âlî olur.
  36. Kemâl-i abdi ve tekmilini câmi olan îtial ve istikâmet sırrı zuhur eder.
  37. Nebiyy-i Muhtâr’ın hâssa-i şefâatine mazhar olur.
  38. Ahiret azabından emin olur.
  39. Sıfât-ı münâfıkîne muhalefet etmiş olur.
  40. Seyyiâtı mahvolur ve gafletleri ve efkâr-ı fâsideleri ref’ olur ve ayıpları setr olur.
  41. İnsanın maksûdâtına kifâyet eder.
  42. Yevm-i kıyâmette evlâd ü ıyâline hasret olmaz.
  43. Allahu Teâlâ’nın ve Resûlü’nün ism-i şerîfleri zikrolunmayan meclisten hasıl olan râyiha-i kerîheden necât bulmaya sebep olur.
  44. Râmûzü’l-Ehâdîs’i tâlim eden kimseye ehl-i semâ ve ehl-i arzın lisanlarıyla kalplerine Hak celle ve alâ hazz-ı senâsını ilkâ eder.
  45. Kulun hidayetine ve kalbin hayatına sebep olur.
  46. Ukûd-ı îmândan bir akittir. Yani imana takviye verir.
  47. Allahu Teâlâ’ya ve Resûlü’ne yol bulmaya sebep olur. Yani tarîk-i Hakk’a vâsıl yollara gidip her bir kemâlâtı bulur.
  48. Baş ve kalp gözlerine cilâ-yı nûr îrâs eder.
  49. İnsanın ruhunda olan marazlara şifa olur.
  50. Likâ-yı İlâhî ve rızâ-i Rahmânî bulur.

Ve’l-hâsıl Kur’ân-ı Azîmü’ş-şân’dan sonra yerde ve gökte ehâdîs-i Nebeviyye’nin fevkinde bir şey [yoktur.] Her ne kadar medh olunsa derya gibidir, ka’rına kimse vâsıl olamaz.   Husûsan Kütüb-i Sitte’den sonra işbu Râmûzü’l-Ehâdîs büyük bir hediyye-i azîmedir ve turuk-ı müstekîme îsâl etmekte ve her bir muhabbetten cem’ etmekte bunun fevkinde Kütüb-i Sitte’den sonra başka bir kitap olamaz. Böylece itikâd-ı pâk ile her kim işbu kitaba temessük eder ve onun ilmiyle amel eder, bu zikrolunan havâsların cümlesine nail olduktan sonra başka nice füyûzâtın kendisine i’tâ kılınacağına şüphemiz yoktur. Vallahu a’lem bi’s-savâb ve ileyhi’l-mercii ve’l-meâb.